• Skip to main content
  • Skip to primary sidebar

Pınar'ın Arya'sı

Bir pediatrist annenin güncesi

pnrzengin

Oyun grubu

Uzun zamandır aklıma takılan bir konu vardı.. Bir çok uzman kreş için uygun yaşın üç olduğunu düşünüyor. Tam zamanlı kreş yerine “imkan varsa” evde bakımın daha iyi olduğunu düşünüyorlar. Açıkçası ben bu konuda emin değilim, çünkü evde ne kadar iyi bakılsa da, bence çocuklar hayatı en çok yaşıtlarından öğreniyor. Annem, muhteşem bir anneanne, benden çok daha iyi ilgileniyor Arya’yla, yine de artık bir şeyler eksik kalmaya başladı gibi geliyo bu ara bana.. Malum Ankara’dayız, kış aylarını evde geçirmek zorundayız o yüzden parka gitmek bile bir lüks bizim için. Bir yandan iki yaşından önce ( özellikle tuvalet eğitiminden önce) kreşe vermeye de cesaret edemiyorum.. Hal böyle olunca bir arkadaşımın önerisiyle oyun gruplarını araştırmaya başladım. Oyun grubunun mantığı çocuğu birkaç saatliğine arkadaşlarıyla oynayabileceğiniz bir ortama götürmek. En güzeli arkadaş çevresinde böyle bir ortam oluşturmak ama napalım bizde yok.. Bazı oyun grupları çocuğu annesiyle alıyor bazıları ise özellikle annenin dışarda beklemesini istiyormuş. Kısa bir araştırma sonrasında Gymboree ve Ya-pa arasında tercih yapmaya karar verdim. Belki başka yerler de vardır ama benim koşullarım için bu iki yer daha uygundu. İlk olarak Gymboreede ücretsiz bir deneme dersine girdik. Ortam çok güzeldi, çocuklar için tasarlanmıştı her şey, öğretmenler de çok ilgiliydi ama benim sevmediğim iki şey oldu, birincisi yeri çok ters, bizim eve çok uzak. Diğeri de anne ya da babalardan çok beklenti var. Tüm oyunlara anne/babanın katılması daha doğrusu her şeyi onların yapması gerekiyor. Deneme dersinde Arya hiç bir çocukla iletişim kurmadı, hep benle olmak istedi, dahası oyunlara da katılmadı, ama alışıp çok mutlu görünen çok çocuk vardı. İkinci deneme dersimiz Ya-pa oyun grubuydu. Burda içeride anne-babanın çok bulunmasını istemiyorlar ki bence de sosyalleşme için bizden biraz ayrılmaları gerekiyor..Öğretmenler devamlı ilgileniyor, sahibi Özlem Hanım bilgili ve ilgili biri. Tabi ki bir taraftan Arya’yı bırakmak ( her ne kadar kapıda beklesem de) çok zor geldi. Ya içerde düşerse, ya diğer çocuklar vurursa iteklerse, ya korkarsa, ya çok hasta olursa diye kafamda çok soru vardı (ki hala var).. Ama napalım hayat bu zaten, böyle öğrenmeyecekler mi hayatı.. Neyse sonuçta karar verip Ya-pa oyun grubuna yazıldık. 

   

 Umarım her şey güzel olur.. 

    20. Aydan notlar

    Neredeyse 20 aylıksın kızım,

    Babana ‘yiğit’ annene ‘bap’ diyorsun.  Neredeyse her şeyi söylüyorsun artık, iki kelimeli cümlelere çabalıyorsun.. Safun (sabun), şu (su), ayşee, maymuun en tatlı kelimelerin.. 

    Hayvanlar alemi en sevdiğin şey özellikle Ayı bir numaran. Çanta karıştırmak, müzik dinlemek (özellikle radyo fenomen), kitaplarını hızlı hızlı okumak en sevdiğin işlerden.. Tabi ki en sevdiğin arkadaşın Gürk 🙂 

    Hala zor yemek yiyor, hala uykuyu sevmiyorsun. Favori yemeğin yok, ya da bizim yaptıklarımızı beğenmiyorsun. 

    Hala emzik emiyor ve hala aramızda yatıyorsun.

    Çiş kaka olayına çok taktın, lazımlıktan kalkmak istemiyorsun. Ama çişini hiç söylemiyorsun.

    Çok yaramaz bir çocuk değilsin galiba ama acemi acemi koşup bol bol düşüyorsun.

    Bir şey isteyince çok inat ediyorsun, bazen bizi delirtiyorsun.. 

    Biraz kıskançsın ama vicdanlısın, bir yerimiz uf olunca gelip mutlaka  öpüyorsun.

    Annen işe gidince küsüyor, dönünce trip yapıyorsun, gönlünü alana kadar beni bayağı bir zorluyorsun.

    Pek babacısın, ama işine gelmeyince onu da satıyorsun 🙂

    İlerde nasıl olursun bilmem ama şimdi huysuz ve tatlısın .. 

    2 yaş sendromu dedikleri

    Tezidir, sınavıdır, bitirme işleridir, uzun bir süredir kızımdan, evimden (haliyle blogumdan) bir haberim ne yazık ki.. İşlerin bir kısmını halledince, şimdilerde kızımdan uzak kaldığım günlerin acısını çıkarmaya çalışıyorum. Aryacık da hızla büyüyor ve değişiyor. Her anın ayrı güzelliği ve zorluğu var muhakkak.. Bu ara yeni yeni huylar edindiği de doğrudur. Bunlardan en belirgini inatçılık.. Hem de öyle böyle bir inat değil (cadı oldu be bildiğin).. Bir şeyi alıcam dedi mi, yapıcam dedi mi, illa ki yapacak.. Önceden de vardı tabi ama ‘aa bak kuş var’ numaralarını artık yemiyor.. İstediği yemek olunca yiyor, istemediğini ölüyorum desen ağzına sürmüyor.. Yeni huylardan biri de ‘ben ben’ cilik biri bir şey mi yapıyor, hemen ‘Arya Arya’ diye bağırıp o da yapmak istiyor. Yemeğini kendi yemek, suyunu kendi içmek, bezini kendi değiştirmek hatta ayrı eve çıkmak istiyor 🙂 Eğer istediğini vermezsen ayılıp, bayılmalar, cinnet geçirmeler, istediğini alınca da bir anda susmalar…Bir de bu ara her şeye önce istemem anlamına gelen ‘mem mem’ ve ‘yok’ diyor, isteyeceği şeye bile önce hayır deyip sonradan istiyor.

    Yeni huylardan biri de küsme ve trip atma.. Diyelim anneanneye bırakıp , bir kaç saat evden kaybolduk, dönünce vay halimize.. Yüzümüze bakmamamalar, dudak büzüp, göz süzmeler, affettirene kadar yaptığımız şebekliklere gülmemeler.. Uyku meselesine gelince eskiden uyku saatinde sallayınca uyurken artık ancak kendisi ‘nennen’ deyince uyuyor. İşin özünde çocuk fark etti ki, artık o bir birey ve canı ne isterse onu yapabilir.. Biz ona tepki gösterdikçe onun özgürlüğünü kısıtladığımıza inanıyor. Yapılacak şeyi bilmemize rağmen gerçekten bazen çok zorlanıyoruz, yanlışlarını ilgisini başka noktaya çekerek düzeltmemiz gerektiğini biliyoruz ama bu o kadar da kolay olmuyor. Bazen öyle tehlikeli işler yapıyor ki, istemeden bağırıyoruz, buna tepki olarak ya kıkır kıkır gülüyor, ya da inadına daha çok yapıyor. Devamlı ‘düşersin, hasta olursun, bak canın’ acır dersem kendine güveni azalacak onu da biliyorum ama o dengeyi tutturmak çok zor. Hem özgür olsun, hem kendine güveni olsun, hem başına bir kaza gelmesin, hem de sözümü dinlesin mottoları biraz zormuş yani..

    Diğer bir konuda bu kadar süredir, Arya’yı ekrandan korumama rağmen artık bu işin giderek zorlaşması.. Televizyon, telefon hayatımızın o kadar içindeki, hiç telefon vermememe rağmen o tombik parmaklarla tuş kilidimi açmayı öğrenmiş durumda.. Tüm bunları alt altta yazınca al sana 2 yaş sendromu.. 2 yaş sendromu iki yaşa girmeden başlayabilen ve bazen 3,5 yaşa kadar devam edebilen bir ‘küçük ergenlik ‘ süreci… Bu dönemi gerçek anlamda her çocuk yaşayacak diye bir kural yok tabi, ama bazı çocuklarda ergenlik kadar zor geçebiliyormuş. Biz hangi gruptayız ve nasıl devam ederiz bilemem ama bu durumda ‘küçük ergenimizle’ bu günlerin tadını çıkarmaya çalışmak düşüyor bize de..

    Böcek korkusu

    Uzun zamandır yazamıyorum, kendime verdiğim bir çok söz gibi bunu da yapamıyorum.. Aslında Arya’nın her yeni şeyini kaydetmek istiyorum ama bir türlü fırsat olmuyor. Ama bu ilki yazmak istedim.. Ne zaman ve nasıl başladı pek bilmiyorum ama Arya böceklerden korkmaya başladı.. Tüm hayvanlara aşırı ilgiliydi ve hiçbirinden korkmuyordu, ama geçenlerde yerdeki sineği görüp garip hareketler yapmaya ellerini ovuşturmaya başladı.. Denk mi geldi acaba derken bir baktık ki böcek lafından bile huylanıyor.. Daha önce arının birini parmağıyla sıkıştırdığında benim bi ‘aaaa yapmaaa’ diye bağırmışlığım var ondan mı bilmem ama böylece evimizdeki herkesin böcek fobisi olmuş oldu. Ben baya korkak bir insanım o yüzden Arya korkak yetişmesin istiyorum ama demek ki artık korkular başlayacak.. Belki de bir çok şey gibi bu da genetik .. Açıkçası ne yapmak gerekiyor onu da bilmiyorum.. Çok üstüne düşüp pekiştirmek de istemiyorum, bakalım ne yapacağız zamanla görelim …

    • Go to page 1
    • Go to page 2
    • Go to page 3
    • Interim pages omitted …
    • Go to page 11
    • Go to Next Page »

    Primary Sidebar

    Son Yazılar

    • Oyun grubu
    • 20. Aydan notlar
    • 2 yaş sendromu dedikleri
    • Böcek korkusu
    • Ayy daha yürümüyor mu!

    Arşivler

    • Şubat 2016
    • Ocak 2016
    • Ekim 2015
    • Ağustos 2015
    • Temmuz 2015
    • Haziran 2015
    • Nisan 2015
    • Mart 2015
    • Şubat 2015
    • Ocak 2015
    • Aralık 2014
    • Kasım 2014
    • Ekim 2014

    Handcrafted with on the Genesis Framework